Grace Faraday, 1940'larda bir yıldız olmak için Hollywood'a taşınan ve bilinen bir haydut olan Mickey Cohen'a kapılıp giden birisi. Grace aynı zamanda Ryan Gosling'in canlandırdığı Jerry Wooters karakteriyle bir ilişki içinde. Karakteri Mickey Cohen'ı araştıran polislerden biri. Grace ateşle oynuyor - tamamen kopuk bir karakter, kötülük ve iyilik arasındaki muammaya yakalanıyor.
O çağın kadınları hep giyinip süslenenlerden. O kadar bakımlı olmak zor muydu?
İç çamaşırları çok zahmetliydi. Her gün büstiyer ve küçük bir korse takmak zaman alıcıydı. Ama günlük kıyafetlere kıyasla daha dik ve havalı bir duruş sergiliyorsunuz. Ve bu da karakteri yansıtmaya yardımcı oluyor.
Komik olamamak zor oluyor mu, ciddi dramalarda falan?
Gerçek hayatta, bazen şaka yapmamak benim için tatsız bir durum. Son zamanlarda bunu kendi içimde bakmaya başladım. Şaka yapmak, bir durumun garipliğini yaymanın bir yolu yani tasasız ve şakasız projelerde yer almak bir nevi canlandırıcı bir şey.
Biraz da son yılın Oscarları hakkında konuşalım, senin Ben Stiller ile ödül sunduğun hakkında. Bazı izleyiciler senin gecenin en unutulmaz parçalarından biri olduğunu düşünüyor.
"En İyi Görsel Efekt"i sunuyorduk, yani Ben'le benim çok eğlenceli fikirlerimiz vardı. Planet of the Apes adaylardan biriydi, şey diye düşünmüştük, sahneye bir şempanze getirebilir ve "Ah, bu çok gerçekçi görünüyor." diyebilirdik. "Bu gerçek bir şempanze." falan. Israr ederdim, "Tanrım, yaptıkları iş şu an çok sarsıcı." Ve Ben tekrar ederdi "Bu gerçek bir şempanze." Fakat görünüşe göre bir Oscar sunumunu belirli bir film üzerine ya da seyircilerin o filme oy vermeleri için yönlendiriyormuş gibi yapamazsınız. Ben Stiller'ın çok fazla Oscar sunmuşluğu vardı, bense çok hevesli ve heyecanlıydım fakat Ben değildi.
Son derece iyiydin.
Teşekkürler. Çoğu insan ben sahneye geldiğimde "O sarhoş!" diye düşünüyordu ama değildim. Sonrasına kadar tabii...
Öncelikle, bir galaya ya da ödül gecesine gittiğinizde 'Burada kimim ki ben?' diye düşünüyorsunuz. Daha önce hiç tanışmadığım bir sürü insan orada ve bu muhteşem! Ve biraz zaman geçtikçe daha çok 'Ah, bu çalışmak gibi bir şey' havasında oluyorsunuz. İçten bir şekilde harika olduğunu düşündüğüm birkaç tane ödül gecesi var - ve Oscar bunlardan bir tanesi.
City Lights'ın sonu beni her izlediğimde ağlatır. Charlie Chapkin vitrinin önünde yürüdüğünde ve kör bir kız ona bir çiçek getirip onun yakasına iğneleyince... Kız onun her zaman bir milyoner olduğunu düşünmüştü ama o sokak serserisiydi. Kız, onun elini hissetti ve "Sen misin?" dedi. O ise başıyla onayladı. "Artık görebiliyor musun?" Kız ise "Evet, görebiliyorum." dedi. Yeniden onun yüzüne döndüler ve adamın yüzü asla göremeyeceğiniz şekilde aydınlandı. Son satır çok anlamlıydı "Artık görebiliyorum." Ondan sonra bu cümle her romantik filmde ve hayatın her harika anında yankılandı.
Derginin fotoğraf çekimleri için buraya tıklayınız.
Çeviri: Nur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder