15 Aralık 2012 Cumartesi

'Refinery29' Röportajı (Aralık 2012)


Bize yeni fondötenden bahset. (Nearly Naked Foundation’u kastediyor)

Bu yenisini gerçekten sevdim çünkü çoğu zaman dışarıda oluyorum ve fondöten kullanmak zorundayım ve bu gerçekten yoğun oluyor. Ama bu fondöten, çillerimi belirginleştirmeme yardımcı oluyor. Bu bence güzel bir şey.

Çillerinle her zaman barışık mısındır?

Hayır, pek değil. Gençken yüzümü sürekli bronzlaştırırdım. En son Altın Küre’de bronzlaştırıcı kullanmıştım. Ve aynen şöyleydim: “Ah, bunu gerçekten seviyorum.” Hala da seviyorum. Fakat belli bir noktadan sonra kesinlikle beni bir cüzzamlı gibi gösteriyor.

Cildine gerekli bakımı göstermekte her zaman tetikte misin? Çok fazla güneş kremi kullanır mısın?

Evet, güçlü güneş kremlerini tercih ediyorum. Aslında cild bakımıyla gerçekten ilgiliyim çünkü 17 yaşımdayken kötü hormonsal aknelerim vardı ve bu yüzden Accutane kullanırdım. 2 ay sonra tüm cildim, dudaklarım, ağzım, gözlerim kupkuru oldu. Easy A filmini çekerken yine stresten sivilcelerim oluştu ama montajla yok etmiştik. Fakat sonra kistik aknelerin ne kadar utanç verici ve kötü olduğunun farkına vardım. Yani, sivilcelerin nasıl oluştuğuyla ilgili bayağı bir biyolojik bilgiye sahibim. Bir saniye. Ne diyorum ben? Ne sormuştunuz?

Güneş kremleri diyorduk…

Evet, cilt bakımı konusunda tetikteyim. Hem güneş, hem cilt sorunlarında.

Film setindeyken klasik cilt bakımı rutinin nedir?

Bakım ürünleriyle aram pek iyi değil. Bu da sorunun bir kısmı. Belki de bir güzellik bölümünde çalışmalıyım çünkü tek istediğim ne olursa olsun deneyebilmek. Bunu sevdim, cidden ilgi çekici. Çoğu zaman, Cetaphil, sabun, dermatologlardan aldığım pedleri ve Elta losyonunu kullanıyorum. İdeal olarak, ‘single-note’ ürünleri kullanmak isterdim. Sanırım laboratuvarımda formüller üzerinde çalışmalıyım.

Seni birçok enerjik ve güzel saç renklerinde gördük. Senin en sevdiğin hangisi?

Bu fondöten kabının kapak rengini seviyorum – çok beyazım. Saçlarım git gide sarıya açılıyor ama benim rengim kızıl gibi bir şey. Yani kızıl saçı gerçekten seviyorum. Doğal sarışınım ama kızılı gerçekten seviyorum.

Olay saçına ve makyajına geldiğinde, öncülük edebilme eğilimin var mı?

Ah, hayır! Benim üçlüm, her koşulda presentabl bir insanoğlu gibi görünmemin sebebi. Stilistim Petra Flannery, kesinlikle dünyada en iyi giyinen kadın. Bende hiçbir şeyi zorlamıyor ama o gerçekten parlak fikirli. Ve Rachel Goodwin ve Mara Roszak çok, çok uzun süredir makyajımla ilgileniyorlar. Üçü birlikte gerçekten iyi çalışıyorlar… Önerilerim ne kadar yararlı, bir fikrim yok. Mesela “Bugün kirpik takmalıyız!” dediğimde Rachel “Hayır, kirpik falan yok bugün,” diyor. Veya Mara’ya “Topuz yapmalıyız,” dediğimde “Hmm, hayır. At kuyruğu yapıyoruz.” Yani… Onlara gerçekten güveniyorum.

Ya günlük makyajın nasıl? En sevdiğin üç makyaj ürünü hangileri?

Genellikle biraz fondöten, biraz kapatıcı ve rimel. Ve bir sürü nemlendirici. Gün boyunca bunları sürüyorum.

Fondöteninin üzerine nemlendirici sürüyor musun?

Evet, ne sürdüysem üzerine nemlendiriciyi kesin sürüyorum. Garip görünüyor mudur bilmem ama yine de yapıyorum çünkü cildim çok kuru ve genelde çatlıyor. Bu kötü bir şey. Ve kahve… Çok yardımcı oluyor. Evet, hidrasyon konusunda çok hamaratımdır.

Makyaj konusunda Rachel’ın sana öğrettiği en iyi şey ne?

Kaşlar! Her zaman çok sağlam bir kaş kalemi kullanıyor. Benim yüzümü benden tamamen farklı bir şey görüyor ve asla düşüneyemeyeceğim şeyler yapıyor. Gözümü ve kaşlarımı tanıyamayacağım hallere sokuyor. Bu gerçekten güzel… Onun o sanatçılık yönünü görmek için.

Yani kalemle kaşlarını boyuyorsun?

Evet, paletim var ve bu da bir far. Sadece onları doğru yere dolduracağım.

Hala patlak veriyor musun?

Evet, tam şu anda patlak veriyorum!

Ama sen bunu göremezsin ki!

Rach sağ olsun.

Yüzünde sivilce çıktığında ne uyguluyorsun?

Genellikle çay ağacı yağı kullanıyorum. Çok fazla kullanamam yoksa kaşıntı oluyor. Cildim gerçekten çok hassas. Ne zaman yüzümde çıksalar, o kortizonları patlatmak için dermatoloğa gidiyorum. İnanılmazlar. Bir çeşit mucize gibiler. Fakat aynı zamanda korkunçlar çünkü o dev enjektör yüzünüze giriyor!  Acı yok ama aynı zamanda kâr da yok.

Saçına dönelim. Kâküllerine aşığız! İzin günlerinde onları yumuşatmak için belli ipuçların var mı?

Hayır, hayır. Saçım konusunda fazlasıyla kötüyüm. Nasıl halledeceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Hiç eğlenceli değil. “Kâküllerimi çok seviyorum!” dediğim günler sadece saçlarımı kendim yaptığım günler. Ve sonra, Marie Antoinette gibi mümkün olduğunca uzun bir süre uyumaya çalışıyorum. Giyotin gibi değil… Daha çok… Peruğu korumaya çalışmak gibi (gülüyor).

Saçının doğal hali düz mü?

Evet, öyle.

Her gün yıkıyor musun?

Evet, yıkamak zorundayım. Tamam, aslında zorunda değilim ama boğulmuş sıçan gibi görünmek istemediğim için sık sık yıkıyorum. Doğrusu bu.

Konuyu yine değiştiriyorum, nasıl böyle sağlıklı kalabiliyorsun? Bir egzersiz rejimin falan mı var?

Şey, eskiden bir nevi 10 yaşında doğan bir çocuğun vücudu gibi bir şeydim. Yıllar boyunca “Lütfen eğri şekilde büyümeme izin verin!” gibiydim. Ama bu hiç olmadı. Bu benim yıllardır doğal şeklim. Yıllar geçtikçe değişeceğine eminim. Fakat evet, bir oğlan çocuğu vücuduna sahibim. Bir filmde yer alıyorsam egzersiz yapıyorum… Mesela Örümcek Adam’da. Sana harika bir antrenör veriyorlar ve sonra yapıyorsun işte. Eğer karşımda bana beni motive etmek için bağıran biri yoksa, egzersiz yapmak pek hoşuma gitmiyor. Nefret ediyorum. Ama egzersizler sağlığım açısından önemli, o yüzden daha sık yapmalıyım.

Bugün gördüğümüz üzere çok uysalsın. Hollywood’un ortasında bu uysal tutumunu devam ettirmek zor mu?

Yıllardır garip ve çılgın bir paranoyam var. Gerçeklikten uzaklaşıyormuşum gibi hissediyorum. Aynen şöyleyim: “Tanrım! Yakında delireceğim!” Aslında şimdilik tamamen delirmedim ama… Birazcık deliyim sadece. Çok uzun bir süre gazeteci olabilirim diye düşündüm çünkü bu bir çeşit oyunculukla aynı. İnsanları ve işlevlerini düşünüyorsunuz. Her zaman bir şeyleri düzenlemek isterdim, bir şeyler yazarken sayfaları savurur dururdum. Yani röportajlarda bu maruz kalmayla ilgili problem şu: hemen şunu söylemek istiyorum “Görüşlerimin hiçbiri kesin değil! Tanrım, neden söyledim ki bunu ben?” Her zaman oluyor bu. Yani endişelenmeyin, yoksa eğer bu odadan çıkarsanız hemen paniğe kapılırım.

Çeviri: Nur


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...